Marmaris Belediyesi Resmi İnternet Sitesi
|
|
|
Marmaris Coğrafi konumu nedeniyle Akdeniz ve Ege Denizinin kavuştuğu yerde, önemli bir liman ve sahil kentidir. Bu nedenle ilk çağdan günümüze kadar Ege ve Akdeniz arasında önemli bir geçiş noktası olmuştur. Gerek Marmaris’in gerekse çevresinin kıyı yapısının çok girintili çıkıntılı olması, iyi korunmuş koyları ve limanları bulunması bu bölgenin Asya, Avrupa ve Afrika arasında önemli bir bağlantı noktası olmasını sağlamıştır. Yüzyıllar süren Karya tarihi içinde yer alan Marmaris ve çevresi, Rodos ve Mısır arasındaki ticari yol nedeniyle bir deniz üssü haline gelmiş, zaman zaman diğer Ege limanlarına rakip olabilmiştir. Hatta bu konumu yüzünden sahillerden uzak ve denize ulaşmak isteyen kentlerin istilalarıyla da karşı karşıya kalmıştır. Tarihte Karya Bölgesi ve Dönemi Karya bölgesi yaklaşık olarak bugünkü Muğla ilini kapsayan topraklar üzerindeydi diyebiliriz. Ancak bu bölgede Karyalılardan önce hangi halkların yaşamış olduğu hakkında kesin bir bilgiye sahip değiliz. Bazı tarihçilere göre İÖ 2000’lerde ve belki de daha önceleri yaşayan Luviler bu bölgenin yerli halkıydı. Karyalılarla Lelegler de bunlardan sayılır. Karyalılar güçlendikten sonra Finikelilerin egemenliğindeki Rodos adasını zorlu savaşlar sonunda ele geçirdiler. Daha sonra Delos dahil bütün ege adalarını fethettiler. (İÖ 3000) ve kısa bir sıra sonra da Girit’e ve Minos’a egemen oldular. Karyalıların bu egemenliği Minos kralı Mene zamanına kadar sürdü; ancak Mene uzun mücadeleler sonucunda Karya’lıları Girit topraklarından atmayı başardı. Karyalılar adalardaki egemenliklerini bırakıp Anadolu yarımadasına döndükten sonra uzun bir süre toparlanamamış, çevredeki bazı halkların saldırısına uğramış, onların egemenlikleri altına girmiş, ancak yine de Marmaris’i ellerinde tutmayı başarmışlardır. Karya Bölgesine İlk Gelenler Bazı kaynaklara göre Karya’dan önce Finike diye adlandırılan Ege kıyılarına kimi göçebe kavimler yerleşmiştir. Marmaris’te Ege’ye kadar uzanan bu bölgeye egemen olan ve bu bölgeye Leleglerle birlikte yerleşen Sesif’in torunu Karisa Avr’ın adından dolayı yöreye Karisa adı verilmiştir. Yine bu yöreye bu kavimden daha üstün, başlarında sorguç, ellerinde iki kulplu kalkan olan başka bir kevmin de egemen olduğu bildirilmektedir. Bu kavim çok eskiden beri “Argos”ta egemen olan İnakuos’un torunu Kar’ın başkanlığında buralara gelip yerleşmiştir. İşte bundan sonra bu yöre onun adıyla Karya olarak anılmaya başlanmıştır. (İÖ 3400) Herodotos’a göreyse Karyalılar kendilerinin Girit’ten geldiği söylentisini kabul etmezler ve her zaman anakara olan Karya’da yaşamış olduklarını, Karyalı olarak bilindiklerini söylerler. Ünlü tarihçi Herodotos ve Homeros, Karyalıların Milet ve Mikale dağı çevresinde toplandıklarını ve burada yerleşmiş olduklarını kabul ederler. Bu Karya kentleri Herodotos ve Homeros’un yaşadığı dönemde İyon birliği üyesi Yunan kentleriydi. Mısırlılar ve İskitler Dönemi Karya’da kısa bir süre hakim olan Mısırlıların egemenliğini İskit’lerin egemenliği izlemiştir. Yöreye egemen oldukları süre içinde İskitler çevrede dokuz kent kurmuşlar, sınırlarını Ege Denizi’nden Asurluların sınırına kadar genişletmişlerdir. Başka bir kaynak İskit’lerden sonra Asurluların bu bölgeye egemen olduklarını belirtir. Karyalılar Troya Savaşlarında Asur egemenliğinden kurtulan Karyalılar, Homeros’un uzun uzun anlattığı tahta atıyla ünlü Troya savaşlarına bazı Asyalı kavimler gibi asker göndererek katılmışlardır. Diğer bir rivayete göreyse İÖ 1209 yılında Troyalıların savaşı kaybetmesi sonucunda Karyalılar da mağluplar arasında yer almışlardır. Troya savaşından sonra Yunanistan’da meydana gelen huzursuzluk ve savaşlar nedeniyle Ege adalarına ve sahillerine bir takım yeni istilacılar gelmiş ve yeni koloniler kurmuşlardır. Yeni Koloniler: Eolyalılar, İyonyalılar, Dorlar Eolyalılar Bu yeni istila hareketini başlatan Eolyalı Orest (İÖ 1124) Misya ve Karya’nın bir bölümüne egemen olmuştur. İyonyalılar Eolyalılardan sonra ikinci istila hareketi İyonyalılar tarafından İÖ 1044 yıllarında ikinci koldan yapılmıştır. Birinci kol kralın oğlu Andruklos tarafından Efes yöresine ikinci kolsa Milet çevresine yerleşmiş ve böylece İyonyalılar bölgede egemenliklerini kurmuşlardır. Dorlar Dorların istila hareketi ise zaman içinde Peloponnes’le diğer adalara ve kıyılara savaşsız bir şekilde olmuştur. Dorlar İÖ 1000 yıllarında Karya’nın güney yöresini, İstanköy ve Rodos adalarını egemenlikleri altına almışlardır. Yörede dokuz şehir kurmuşlar, bunlardan Knidos ve Halikarnassos en önemlileri olmuştur. Karya-Lidya İlişkileri Karyalılarla Lidyalıların oldukça eskiye dayanan bir yakınlıkları ve ilişkileri vardır; Lidya Karyalı yöneticiler tarafından yönlendiriliyordu. Yine Lidyalıların en görkemli dönemi olan Heraklitler döneminde orduda Anadolu’nun en savaşçı askerleri olarak tanınan ve at üzerinde savaşabilen Karyalılar bulunuyordu. Lidya Krallığı’nın Karyalılara geçmesi konusunda çeşitli rivayetler vardır. Bunlardan birinde Lidya’daki Karyalı askerler tarafından düzenlenen bir isyan içinde kraliçe Niza’nın da bulunduğu söylenir. Bu isyan sonunda Karyalı Daskil oğlu Kigi Ladya’ya kral olunca Karyalılarla birlik olup Lidya topraklarında bulunan İyonyalıları bu topraklardan atmıştır. Bir Karyalı anneden olan Lidyalıların son kralı Krezüs döneminde Likya ve Kilikya dışında Karya ve Anadolu Lidyalıların egemenliğine girmiştir.(İÖ 560) Perslerin Lidya ve Karya’da Egemen Olması Lidya kralı Krezüs İÖ 546 yılında Med kralı Kiros’a karşı koyamamış, 14 günlük bir kuşatma altında kaldığı Sart şehrinde Perslere teslim olmuştur. Lidya’yla birlikte Karya’nın da egemenliği Perslere geçmiştir. (İÖ 546). Karya’da Satraplar Dönemi Persler işgal ettikleri yerleri tayin ettikleri satraplarla yönetiyorlardı. Perslere vergi ödeyen bu satraplar egemenliklerini istedikleri gibi sürdürüyorlardı. Karya ve çevresinde henüz teslim olmamış kentler vardı. Pers kralı Karya satrabı Harpagos’u bunların üzerine yolladı. Bu kentlerden biri de Kaunos idi. Kaunoslular savaşa hazır olduklarından büyük bir direniş gösterdilerse de işgale engel olamadılar. Karyalılarsa o dönemde güçlü olmalarına rağmen hiç beklenmedik bir şekilde küçük birkaç direniş dışında teslim oldular. Daryus ( Dara ya da Darius ) İÖ 525 yılında Mısır’ı zapt ederek Anadolu’ya dönen Pers kralı Kambis yolda ölünce onun yerini alan Ansan prensi Daryus ordunun başına geçerek yönetimi eline almıştı. Diğer taraftan Perslere karşı bir isyan hareketi başlatan ve Atina’yla Eritre’nin de yardımını alan Miletli Aristogoros ve beraberindekiler Sart’a girmiş, sarhoş olarak ellerindeki meşalelerle kenti ateşe vermiş, birçok bina ve tanrıça Kibele tapınağı da yakılıp yıkılmıştı. Pers kralı Sart’a yapılan bu hücumun haberini alınca Batı Anadolu’ya hareket etti. Damadı Daurises’i de bir ordunun başında komutan olarak isyancıların üzerine gönderdi. Daurises isyancıları, onların yardımcılarını ve Kıbrıs’lıları yenilgiye uğrattı. Bu başarıdan sonra Çanakkale’ye yöneldi ve burada beş kenti zaptetti. Yolda Karyalılarla İyonyalıların birlikte hareket ettiklerini öğrenince de Karya yönüne döndü. Marsyas (Çine Nehri ) üzerinde çok şiddetli bir şekilde başlayan savaş sonucunda Karyalılar on bin, Persler ise iki bine yakın zayiat vermiştir. Savaşı kaybeden Karyalılar Labranda’ya çekildi. Yeni bir hareket şekli düşünürlerken Miletlilerin savaş istediği haberi alındı. Karyalılar tekrar savaşmayı göze aldılarsa da, bu kez daha fazla ölü verdiler. Savaş isteğinde bulunan Miletliler de çok ağır bir darbe yediler. Karyalılar egemenliklerine çok düşkün olduklarından yenilgilerine rağmen savaşmaktan yılmamışlardı. Pedasa yolu üzerinde yürümekte olan Pers kuvvetlerini tuzağa düşürmüş, Daurises Amorges, Sisimakos ve ordusunu perişan ettikten sonra geri çekilmişlerdi. Karya kralı Mausolos’un sağladığı bu başarı komşularınca sevinç ve övgüyle karşılanmıştır. Karya ve Herodotos Karya’da tarih İÖ 484-420 yılları arasında yaşamış ünlü tarihçi Herodotos’un yazmış olduğu Karya tarihiyle başlar. Buna göre Persler döneminde Karya’nın ünlü krallar soyu, İran yanlısı ve bağımlısı Milasa kentinin beyi Hissaldomos’la başlamış, ölümüyle de Mausolos yönetimi ele almıştır. I. Mausolos I. Mausolos döneminde Karya’nın yönetim merkezi Milasa zengin mermer ocaklarına sahipti. Kent bu mermerleri yapılarda kullanıyor, mimari eserler meydana getiriyordu. Aynı zamanda çevre kentler de bunda yararlanıyor, hatta mermer ihraç ediliyordu. Milasa kenti bu sayede zengin olmuş ve refaha kavuşmuştu. Ligdamis Mausolos’un ölümünden sonra krallık Ligdamis’e geçti. Ligdamis pek başarılı olmasa da Karya’yı ortak bir yönetimde birleştirmeye çalıştı ve Perslerle ilişkileri yumuşatmayı başardı. Artemisya Ligdamis’in kızı Artemisya babasının ölümünden sonra onun yerine geçti (İÖ 480). Perslerle daha yakın bir dostluk kurdu. Pers kralı Sarhas’ın Atina ve Ispartalılara karşı hazırlanan seferine kendi gemileriyle katıldı. Artemisya aklı ve kahramanlığıyla Serhas’ın taktiri ve güvenini kazandı. Pisindel İÖ 431-404 yılları arasında Pisindel’in krallığı döneminde Ispartalılarla Atinalılar arasındaki savaşta durumları kötü olan Atinalılar para bulmak ve yardım almak için on iki gemiyi Karya’ya göndermişlerdi. Fakat Menderes Ovası’nda Miyos kentine çıkıp ilerleyen ordunun büyük bir bölümü Karyalılar tarafından yok edildi. II. Ligdamis Tarihçiler Ligdamis’in hükümdarlığı hakkında pek az bilgi verebilmişlerdir. I. Ekotomni Ligdamis’in ölümünden sonra İÖ 390 yıllarında Ekotomni’nin kral olduğu sanılıyor. İsyan eden Kıbrıslılara karşı savaşan Perslere yardım etmiş, Persler savaşı kazanınca Karya’nın da itibarı yükselmişti. Ekotomni’nin II. Mausolos, İdriye ve Piksodoras adında üç oğluyla II Artemisya ve Ada adlarında iki kızı olmuştur. II. Mausolos Babası Ekotomni’nin (İÖ 377) ölmesiyle kral olmuştur. Karya’ya mutlu, parlak bir dönem yaşatmış, Halikarnassos’u (Bodrum) mimari ve sanat eserleriyle zenginleştirmiştir. II. Mausolos çok gayretli ve egemenliğe çok düşkündü. O çağın en üstün uygarlığı Helen uygarlığıydı. Mausolos da Karya’lıları Helenler gibi olmaya, onlara benzetmeye çalışmıştır. Ancak erken ölümü (İÖ 353) bu düşüncelerini gerçekleştirmesine olanak tanımamıştır. II. Artemisya Artemisya ve Mausolos, Ekotomni’nin çocuklarıydı. O dönemin Karya adetlerine göre iki kardeş birbirleriyle evlenebiliyordu. Artemisya da kardeşi Mausolos ile evlenmiş, Mausolos ölünce yönetime kendisi geçmişti. Bugün Londra müzesinde bulunan ve zamanın yedi harikasından biri olan Mausoleum’u (anıtmezar) çok sevdiği kocasının anısına kızlarıyla birlikte yaptırdı. Kendisi ölünce aynı yere gömüldü. (İÖ 351) İdriye II. Artemisya’nın ölümünden sonra kardeşi İdriye onun yerine başa geçip küçük kız kardeşi Ada ile evlendi. Perslere karşı uyumlu ve pasif bir politika yürüttü. Ada Kocası İdriye (İÖ 341) ölünce tahta geçti. Ancak dört yıllık bir hükümdarlıktan sonra kardeşi Piksodaros Perslerle anlaşıp yönetimi ele geçirdi ve Ada’yı sürgüne gönderdi. Ada Halikarnassos’u terk ederek Alinda kentine sığındı. Büyük İskender bu yıllarda Karya topraklarında hızla ilerliyor, Karya kentlerini teker teker fethediyordu. Halikarnassos da bunların arasındaydı. İskender buraya gelince dostu olan Ada’yı geri getirip, bütün Karya’nın yönetimini ona verdi. Piksodaros İdriye ölünce Piksodaros yönetimi ele alabilmek için kardeşi Ada’yı sürgün etmişti; fakat Piksodaros satraplık ünvanına sahip değildi. Bu nedenle Persler, Orontobates isminde birini yönetime yardımcı olarak gönderdi. Piksodaros istemeyerek yönetimdeki ortaklığı kabul etti. Piksodaros ölünce (İÖ 336) idare Persli Orontobates’e kaldı ve Orontobates satrap oldu. Karya, Büyük İskender, Bergama ve Romalılar İskender, babasının ölümü olan İÖ 336 yılında yirmi yaşındayken kral olmuş, böylece gerek Asya, gerek Avrupa için yeni bir çağ başlamıştı. İÖ 334 yılında Makedon ve Yunanlılardan oluşan ordusuyla Çanakkale Boğazı’nı geçerek Troya’ya ulaştı. Şehrin doğusunda, Granikos Nehri civarında Karacabey’de Pers ordusuyla karşılaşıp, Daryus’u büyük bir yenilgiye uğratınca Anadolu’nun kapıları İskender’e açılmış oldu. Ülkenin büyük bir kısmı Ege sahilleriyle birlikte fethedildi. Pers egemenliğine son darbe ise İÖ 331 de vuruldu. Daryus kaçarak kurtulabildi. Daryus’un hazinelerini ele geçiren İskender’e Hindistan’a ulaşacak yollar açılmış oluyordu. İskender 323 yılında, 33 yaşında Babil kentinde öldü. Generalleri fethedilmiş toprakları aralarında paylaşırken çıkan anlaşmazlık yüzünden birbirleriyle savaşmaya başladılar. Bu karışık dönemde Bergama kralı I. Attalos güneye doğru ilerleyerek Karya’nın tamamını işgal etti. İÖ 197 yılında V. Filip’le Romalılar arasındaki meydan savaşında Filip yenilince, Romalı komutan Asya’daki tüm Yunan şehirlerinin özgürlüklerine sahip olması gerektiğini söylemişti. Asya’ya yeni gelmiş Roma ordusu İÖ190 yılında Manisa’daki meydan savaşında Suriyeli Antiodios’u yenince Karya ve Likya’nın yönetimi Rodos’a verildi. Rodos’un kötü yönetimi İÖ 167’de Likya’lılar gibi Karya’lıların da ayaklanmasına neden oldu. Aynı zamanda Roma senatosu Karya ve Likya’nın bağımsızlıklarını ve özgürlüklerini kabul etti. Bergama kralı III. Attalos İÖ 133’te krallığını Roma’ya miras bırakınca Anadolu’da Roma’nın varlığı kabul edilmiş oldu. Başarılı ve kimi zaman da başarısız süren Roma İmparatorluğu’nun Karya’daki egemenliği Bizans’ın doğuşuna kadar sürmüştür. İÖ birinci yüzyılda Roma’da iç savaşlar başlamıştı. İÖ 44’de Julius Cesar, İÖ 42’de Brutus ve Kassyus öldürüldü. Bu tarihlerde Karya’da bulunan Antonius ve Cleopatra kış mevsimini geçirmek üzere Mısır’a dönmeye hazırlanırken Milas, Alabanda ve bazı kentler ünlü hatip Milaslı İbrea’nın kışkırtmasıyla Romalılara başkaldırarak muhafız kıtalarını yok etmişlerdi. Ancak sonradan Romalıların yeniden fethettiği Milas yakılmış, yıkılmış ve perişan edilmiş, Alabanda halkının da çoğu öldürülmüştür. Tarihi kaynaklar Romalılar döneminde Anadolu’nun büyük bir yıkıma, zulüm ve işkenceye maruz kaldığını yazmaktadır. Karya da bu felaketin dışında kalamamıştır. Bu olayları izleyen dört yüzyıl Roma döneminin ikiye ayrılmasını hazırlayan ve Bizans dönemini başlatan yıllar olmuş ve İS 395 yılında Karya ve Likya tamamen Bizans yönetimine geçmiştir. Anadolu’nun bir bölümüyle Karya ve Likya 8. yüzyıl başında Harunurreşid tarafından işgal edilmiş, ancak 860’lı yıllarda yeniden Bizans devleti topraklarına katılmıştır. 1100 yıllarına doğru, Anadolu Selçukluları’nın Anadolu’da batıya doğru ilerlediklerini görüyoruz. O tarihten sonra bu topraklar Menteşe Beyliği kuruluncaya kadar Selçuklular’ın yönetiminde kalacaktır. Menteşe Beyliği Dönemi Menteşe Bey 1282 yılı yazında Aydın önlerine kadar ilerleyip uzun bir kuşatmadan sonra kentin kalesini fethetmiş ve sonra da Karya içlerine sarkmaya başlamıştır. Menteşe Bey tarafından Karya’nın tamamının fethi kaynaklara göre 1291’de tamamlanmıştır. Menteşe Bey ölünce yerine oğlu Mesut Bey geçmiştir. Mesut Bey 1300 yılında Rodos seferi için Marmaris liman ve kalesini üs olarak kullanmış, Rodos’u fethetmiş, ancak ömrünün sonlarında büyük bir Haçlı donanmasının 1309’da Rodos’u geri almasını önleyememiştir. Menteşe Beyliği Sücaeddin Orhan Bey zamanında en parlak dönemini yaşamış ve Marmaris büyük bir liman kasabası haline gelmiştir. Orhan Bey’in ölümü üzerine Menteşe tahtına çıkan oğlu İbrahim Bey zamanında, Girit dukası Marino Morisini 1352 yılında Ayasuluk ve Balat limanlarını beyliğin elinden almış, ancak tedbirli davranan Marmaris, İbrahim Bey’in oğlu Hakim Gazi Ahmet Bey’in de yardımıyla kendini Girit dukalığına karşı koruyabilmiştir. Gazi Ahmet Bey liman ve kalenin onarılmasını sağlamış, 1365 yılında Rodos’la Kıbrıs arasındaki deniz yoluna egemen olduktan sonra Marmaris daha da gelişip önem kazanmıştır. Gazi Ahmet Bey’in ölümünden sonra Menteşe Beyliği Sultan II. Murad tarafından 1424’de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı Dönemi Bu yeni dönemde Menteşe Beyliği’nin toprakları 1444’de II. Murad zamanında Saruhan ve Aydın’la birlikte yönetim şekli olarak ‘has’ haline getirilmiş, Marmaris ise Menteşe sancağına bağlı bir köy olarak kalmıştır. 1517 yılındaysa yönetim Muğla tımarı olarak Hasan Nakari adlı şahsa verilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Akdeniz’de egemen olması için Rodos Adası’nın alınmasının gerekli olduğuna inanan Kanuni Sultan Süleyman 16 Haziran 1522 yılında yüz bin kişilik bir orduyla Üsküdar’dan hareket ederek kırk gün sonra 26 Temmuz Cumartesi günü Marmaris’e ulaşmıştır. Önce kaleyi dolaşan Kanuni, kaleyi küçük bulmuş ve daha büyük bir kale yapılmasını emretmiştir. Bu arada yakınlık duyduğu Sarıana’ya duasını almak için uğramış ve Sarıana Kanuni’ye Rodos’un alınacağını müjdelemiştir. Rodos seferi nedeniyle Marmaris yeniden önem kazanmıştır. Liman kenti Marmaris sonraları Muğla mütesellimleri tarafından gönderilen voyvodalar tarafından yönetilmiştir. Bunu yönetimde yapılan değişiklik izlemiş ve kasaba Rodos’a bağlanmıştır. Marmaris’in yönetimiyse bir mütevelliye bırakılmıştır. 1867’de Marmaris Muğla’ya bağlı bir ilçe haline getirilmiş ve bu tarihten sonra mülki yönetim için kaymakamlar atanmıştır. I.Dünya Savaşın’da Marmaris 1913 yılında bir Alman gemisi Fransız kruvazörlerinin önünden kaçarak Marmaris limanına sığınmış, limanı koruyan Türk askerleri kendilerine sığınan bu Alman gemisini Fransızlara vermemişlerdir. Bunun üzerine Fransız gemileri Marmaris Boğazı’nı mayınlamışlarsa da kale komutanı ve görevlileri bu mayınları bir gecede toplamış ve zararsız hale getirmiştir. 1914 yılının temmuz ve ağustos aylarında yine Fransız gemileri kaleyi topa tutmuş,büyük bir tahribat yapmışlardır. Karaya çıkan Fransız askerleri Türk kumandan ve askerlerinin kahramanca müdafaaları karşısında çekilip gitmişlerdir. İstiklal Savaşı’nda Marmaris Sevr Antlaşması’ndan sonra 29 Temmuz 1919’da İtalyanlar’la Yunanlılar gizli bir anlaşma yapmış, İtalyanlar Muğla ve Marmaris’i işgal etmişlerdi. Bu arada İtalyan kabinesi düşmüş, Dışişleri Bakanlığı’na da Kont Sforza getirilmişti. İtalya 22 Temmuz 1922’de Yunanistan’la önceki anlaşmasını tek taraflı olarak bozdu. Türklere yardıma dayanan yumuşak bir politika izledi. Bu nedenle Marmaris halkı İtalyan askerlerine karşı direnmemiş, İtalyanlar ise Yunan saldırısına karşı Türklere yardım etmişlerdir. İtalyan askerleri Marmaris’ten ayrılırken kalede şerefle dalgalanan Türk bayrağına saygı duruşunda bulunmuşlardır. 27.09.2021
|
MÖ 3000 Karia kenti Physkos’un ilk kent surları yapılıyor. Physkos kalıntıları Marmaris Beldibi’nin kuzeydoğu yamaçlarında Asartepe’de izlenebilir. MÖ 7.YY Loryma antik kenti (bugün Sömbeki körfezi, Bozukkale, Taşlıca bölgesinde) kuruluyor. MÖ 546 Bölgede Pers egemenliği başlıyor. MÖ 334 Büyük İskender bölgeyi işgal ediyor. MÖ 323 İskender ölüyor. Bölge Bergama Krallığı’nın egemenliğine giriyor. MÖ 133 Bölgede Roma egemenliği. MS 395 Bizans döneminin başlangıcı MS 7. YY Arap akınları. Çoğu kent bu akınlar sonucunda yakılıp yıkıldı. 1290 Menteşe Beyliği dönemi. 1300’lü yıllarda Marmaris büyük bir liman kasabası oluyor. 1451 Bölgede Osmanlı hakimiyeti başlıyor. 1522 Osmanlı imparatoru Kanuni Sultan Süleyman, Rodos seferine çıkıyor ve 10.000 kişilik ordusuyla Marmaris’e geliyor. Rodos seferi dönüşünde bugünkü Marmaris Kalesi Sultan Süleyman tarafından yaptırılıyor. 1867 Marmaris, Muğla iline bağlı ilçe oluyor ve kaymakam atanıyor. 1913 1. Dünya Savaşı’nda bir Alman zırhlısı Marmaris limanına sığınıyor. 1914 Fransız donanması Marmaris Kalesi’ni topa tutuyor ve büyük tahribat meydana geliyor. 1919 Sevr Anlaşmasına dayanarak İtalya ve Yunanistan aralarında anlaşıyor ve İtalyanlar bölgeyi işgal ediyorlar.
1922 22 Temmuz‘da İtalyan askerleri Marmaris’ten ayrılıyor ve Marmaris kurtuluyor. 27.09.2021
|
Marmaris ilçe sınırları içinde yer alan antik kentler şöyle sıralanabilir: Physkos (Beldibi, Asartepe), Amos (Hisarönü, Turunç), Bybassos (Hisarönü), Kastabos (Hisarönü), Syrna (Bayır), Larymna (Bozburun), Thyssanos (Söğüt), Phoenix (Taşlıca), Loryma (Bozukkale), Kasara (Serçe limanı), Kedrai (Sedir adası), Euthena ve Amnistos (Karacasöğüt), Physkos dahil tüm kentler, küçük Karia kentleri. Kedrai daha gelişkince. Ama diğerlerinin neredeyse tamamından bugüne ulaşan kalıntılar kale ve sur parçalarından öteye geçmiyor. Physkos: yörede ilk yerleşimin İÖ 3400 yıllarına kadar uzandığına dair izler biliniyor. Antik Caria bölgesinin bu önemli liman kentinin kalıntıları Marmaris şehir merkezinin kuzeyindeki Asartepe’de görülüyor. Ancak akropol üzerinde sur duvarları günümüze ulaşabildi. Loryma: (Bozukkale) Bozburun yarımadasının güneybatı ucundaki Bozuk Koyu’nda kurulmuştu. Koya hakim oldukça geniş alana dağılmış kalıntılardan günümüze ulaşan en etkileyici yapı Burunbaşı üzerinde bulunan iyi korunmuş kaledir. Dokuz dikdörtgen kulesi vardı. Bugün kuzeydeki çıkma kule görülebilmektedir. Kalıntılara ulaşmak için en iyi yol denizden ve tekneyle. Bozukkale limanı Mavi yolculuk tekneleri ve yatların önemli bir durak noktası. Karadan ulaşmak için Taşlıca’dan yürümek gerekiyor. Kedrai: Gökova Körfezi’ndeki Sedir Adası antik Kedrai kenti ve ünlü Kleopatra Plajı ile tanınıyor. Kedrai bir Karia kentiydi, sonra Rodos’a bağlandı. Kedrai “sedirler” (sedir ağacı) anlamına geliyor. Rodos Karşıyakası’nın en önemli yerleşimlerinden biri olan Kedrai, surlarla kuşatılmıştı. Kule ve duvarları kıyıda izlenebilen kentin orta kesiminde Dor düzenindeki Apollon tapınağından bugüne ancak temelleri ulaşabilmiş. Agora, çeşitli yapı kalıntıları ve kent nekropolünün yanısıra, adanın doğu kesiminde ise yüzü kuzeye bakan ve oldukça iyi durumda tiyatrosu var. Amos: (Turunç-Kumlubük) Turunç’un yakınında, Kumlubük koyunun kuzeybatısında bir tepe üstünde yer alan antik yerleşimden tiyatro, tapınak ve bazı heykel kaideleri görülebiliyor. Kent bir surla çevriliydi. Tiyatrosu oldukça iyi durumda. Oturma yerleri, yan duvar ve sahne evinin üç odasını ayırt etmek mümkün. Hydas: (Selimiye) Bozburun Yarımadası’nın kuzeyindeki Selimiye koyunda (Kamışlı Koy) kurulmuştur. Kentte sur kalıntıları, kare planlı bir mezar anıtı yer alıyor. Hydas’a 3 km. uzaklıkta, sahilde bir gözetleme burcu ve bu burç üzerinde birkaç mezar var. Erine: (Hisarönü) Marmaris-Datça yolunun 20. km.sinde güneye Bozburun yönüne dönüldüğünde 2 km.lik asfalt yolla Hisarönü köyüne ulaşılmaktadır. Antik ören yerine buradan 3 km.lik orman yolu ile gidilir. Erine’de, Roma dönemine ait kalıntılar bulunmaktadır. Castabus: (Pazarlık) Bu antik ören yerine ve Hisarlık Köyü yakınlarındaki kutsal yere Hisarönü ovasından bir saatlik tırmanışla ulaşılabilir. Tapınak bir platformun üzerinde yer alır. İÖ 4. yüzyıldan kalma Ion düzenindeki yapı ayrıca Dor öğeleri de taşımaktadır. Platform üzerinde tapınak temeli görülebilir. Platformu destekleyen göz alıcı duvarlar günümüze kadar varlığını sürdürebilmişlerdir. Güneydeki alanda yer alan yıkık tiyatro, tapınakla birlikte bölgede tanımlanabilen tek yapıdır. Thyssanos: (Söğüt) Söğüt köyünün 1 km güneybatısında, okulun biraz arkasındaki tepecik üzerinde Thyssanos yerleşimi kalıntıları vardır. Kazı yapılmamış antik yerleşimde kalıntılar birkaç duvar parçasından, temel izlerinden ve tepenin arka yüzündeki duvar kalıntılarından ibaret. Phoinix: (Taşlıca) Bir Karya kenti olan Phoinix’in kalıntıları Taşlıca’nın 4 km dışında, Asar tepesi üzerinde ve çevresindedir. Köy ile antik yerleşim arasında, muhtemelen antik döneme ait patika yolda önce mezarlarla karşılaşılır. Taşlıca ile Asar tepenin aşağı yukarı ortalarında, çukurda kentin agorası, tepeye çıkarken oldukça iyi durumdaki bir yapı kalıntısı ve ardından kentin ana nekropolisi (mezarlar) görülür. Kentin akropolisi Asartepe’dedir. Tepede kalıntılardan çok, çevreye hakim manzara çekicidir.
Bybassos: Bugünkü Orhaniye köyü kalıntıların bulunduğu tepenin yamacına kurulmuştur. Kentin sur kalıntıları orman içinde dağınık bir arazide görülebiliyor. Orhaniye koyundaki küçük ada üzerinde kale kalıntıları var. Euthenna: (Altınsivrisi/Karacasöğüt) Rodos kentciği. Bugüne ulaşan kalıntılar Karacasöğüt köyünün yaklaşık 2 km güneydoğusunda Altınsivrisi tepesinde. Tepeye yaklaştıkça kent nekropolisi, biraz yukarılarda çeşitli sur kalıntıları, kaya mezarları ve sarnıçlarla karşılaşılacaktır. Amnistos: (Karacasöğüt) Karacasöğüt yakınlarında bir başka antik kent daha var. Amnistos antik kenti kalıntıları köyün yakınındaki bir burun üzerinde. Kentten bugüne sur kalıntıları, deniz kıyısında eski liman duvarı ulaşmış. 29.09.2021
|
Sitemizde yer alan resim ve yazıların tüm hakları saklıdır. Hiçbir materyal, izinsiz kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
|